Sabır, insanın içindeki en büyük gücü bazen sessizce taşır. Yaşadığımız her zorluk, atlatmaya çalıştığımız her sancılı dönem, karşılaştığımız her engel bize sabrı öğretmeye çalışır. Ancak çoğu zaman, sabrın tükenmeyeceğini varsayarız. Oysa sabır da yorulur; bir insanın kalbini ayakta tutmak ne kadar zorsa, sabrı diri tutmak da o kadar zorlayıcıdır.
Sabır, her şeyin bir gün düzeleceğine inanarak nefes almayı beklemekten daha fazlasıdır. Günler geçtikçe, hayal kırıklıkları ve belki de verdiğimiz onca mücadeleden sonra ulaşılamayan hedefler sabrımızın üzerine yük olur. Yavaş yavaş, taş gibi sertleşir ve ruhumuzu ağırlaştırır. Aslında, sabır da sevgi gibi, emek gibi, ilgiyle beslenmelidir; tıpkı biz insanlar gibi onun da bir sınırı vardır.
Sabır Tükendiğinde...
İnsan adım adım yıpranırken, kendini yeniden diriltmesi zorlaşır. Bir şeyin defalarca olmaması, sonuçsuz mücadeleler, beklentilerin boşa çıkması, umudun körelmesi... yeniden dirilmeye engel olabilir. Sabırla sınandığımız her anda, içimizde ona bir anlam, bir sebep bulmak zorundayız. Aksi halde, sabrın bittiği yerde kızgınlık, kırgınlık ve hatta bir tür çaresizlik doğar.
Birine karşı sabretmek, olaylara karşı sabretmek ya da kendimize karşı sabırlı olmaya çalışmak, sürekli bir içsel konuşma halinde bizi meşgul eder. Bu yüzden sabır tükendiğinde, insanın içinde derin bir boşluk oluşur. Herkesin “bir şeyler yoluna girecek” dediği yerde o beklediğimiz değişim olmazsa, sabrın bizden ne kadar şey aldığını fark etmeye başlarız.
Sabır Nasıl Yorulur?
Sabır, beklentiyle birleştiğinde yorulmaya başlar. Sabredilen her olay ya da kişi, içimizde bir umut tohumu taşır. Ancak bu umut sürekli ertelenir, hep “bir gün” denirse, sabır da o sözü taşıyacak gücü kaybetmeye başlar. Aslında sorun, sabrın kendisinde değil, sabretmenin arkasına sakladığımız beklentidedir. İnsan olarak ne kadar güçlü olsak da, sürekli beklemek ve ertelemek bizi güçsüz bırakır.
Hani sürekli sabır gösteren insanlar vardır; hayatlarının her alanında bir şeylere karşı sabırlı olmaktan artık yorgun düşmüşlerdir. Belki de kimsenin fark etmediği yükleri yıllardır taşıyorlar. “Sabret, geçecek” cümlesini o kadar çok duymuşlardır ki artık bu cümle onlar için anlam ifade etmez.
Sabır Tükendiğinde Ne Yapmalı?
İnsanın kendini yeniden keşfetmesi gerekir. Belki de yeni yollar aramak, başka çözümler bulmak, sabrı yeniden doğurur. Zihin tıpkı bir kas gibi, bazen dinlenmeye ihtiyaç duyar. Bazen bırakmak, atılacak en doğru adımdır. Sabır tükendiğinde, insan kendi sınırlarını da daha net görür. Ne kadar devam edebileceğini, neleri değiştirip neleri kabul etmesi gerektiğini fark eder. Her şeyin bir dayanma noktası vardır. Sabır, bizden sonsuz bir bekleyiş ve erteleme beklemez. Zaman zaman yorulmasına izin vermek, onun yeniden güçlenmesi için gereklidir.
Sabır yorulduğunda, belki de kendimizi ve hayatımızı gözden geçirmenin vakti gelmiştir. Sabretmekle geçtiğine inandığımız o sürecin bize kattıklarına ve kaybettirdiklerine bakmak, belki de kendimizi tanımanın ilk adımıdır. Bırakmayı, inzivaya çekilmeyi, biraz kendimiz için nefes almayı ve o nefesle yeniden yola çıkmayı öğrenmeliyiz.
bir şey beklemezsen sabredersin :) beklentiler bizi geren :)
YanıtlaSilAslında insan sabırsızlıklariyla sabri öğreniyor. Sabrede ede daha fazla sabretmeyi öğreniyor. Öğrenmekten de ziyade başka çaresi olmadığı için bu konuda mecburen tecrübe kazanıyor. Gerçek anlamda tükendiğini hissedene kadar, o nokta depresyon artık. Kimse o noktaya gelmez umarım.
YanıtlaSil